Clinic Nişantaşı: 0 212 234 90 90
Nişantaşı Hastanesi: 444 00 77

İlk Tüpbebek denemeniz başarısız oldu, Ne yapmalısınız ?

Hayalkırıklığı…..

Belki tam olarak sıkıntınızı, hissettiklerinizi ifade etmeye yeterli olmasa da yaklaşık olarak bu kelimeye yakın bir duygu durum içindedir tüpbebek tedavisinin olumsuz olduğu haberini aldığınızda.

Büyük emeklerle yaptırdığınız tüpbebek tedavisinin başarısız sonuçlanması üzücü, yıkıcı ve çaresizlik içinde bir hayal kırıklığıdır. Tüm tüpbebek süreci için çok fazla zaman, para ve enerjizi harcadınız ve doktorunuz sonuçların umut verici olacağı konusunda son derece iyimser davranmıştı. Tüpbebek tedavisi şu anda dünya üzerinde bebek sahibi olabilmek için en etkili tedavi yöntemidir ve bu tedavi yönteminde kullanılmakta olan bilim ve teknolojinin çok ilerlemiş olmasına rağmen sonuç negatif çıkabilmektedir.

Olumsuz sonuçtan kaynaklanan yıkım ve üzüntü çok büyük olsa da, bu ikinci kez denememeniz, bu işi bırakacağımız anlamına gelmiyor. Havlu atma ve vazgeçme, yani tedaviyi bırakma düşüncesine kapılmadan önce, Tüpbebek’de neden gebelik oranlarının %100 olmadığını ve başarısız bir denemenin tüm umutların kaybolduğu anlamına gelmediğini anlamalısınız.

İlk akla gelen tedavi gördüğünüz kliniği-doktoru değiştirmek olacaktır. Ancak bunu yapmadan önce dikkatlice düşünmeniz gerekecektir. Önce geleceğiniz için en akıllıca kararı verdiğinizden emin olmalısınız ve gebe kalamama ile ilgili durumunuzu ve  sağlığınız ile ilgili sizi ilgilendiren değiştirilemez gerçekleri göz önünde bulundurmalısınız.

Tüpbebek tedaviniz neden başarısız oldu ?

Tedavinin neden başarılı olamadığına dair birkaç farklı olasılık olabilir. Tüpbebek tedavinizin başarısını etkileyebilecek her sorun düzeltilebilir değildir. Ancak önlem alınabilecek ve sonraki tüpbebek tedavinizin başarılı bir biçimde gebelik ile sonuçlanabilmesi için  değiştirebilecek bazı durumlar vardır. 

Tüpbebeğin başarısızlığından sorumlu olabilecek olası faktörler şunlardır:

Yumurtalık cevabı ;

Tüpbebek tedavisinde kadının yumurtalıkları birden fazla mümkün ise çok sayıda yumurta üreterek cevap verecektir. Bu üretim, hamile kalma şansını arttırmak için bizim tarafımızdan verdiğimiz ilaçlar ile gerçekleşmektedir. Ancak bazı kadınların yumurtalıklarında beklenenden daha az sayıda yumurta bulunduğundan çok sayıda yumurta verememektedir. Bunun sebebi ileri yaş olabilir veya FSH seviyesinde yükseklik, AMH(Anti Müllerian Hormon) seviyelerinde düşüklük sonucu da olabilir. 

Yaş

Zaten sizinde bildiğiniz gibi, kadın eşin yaşı, tüpbebek tedavisini ve başarılı hamile kalma olasılığını büyük ölçüde etkilemektedir. Kadınlar yaşlandıkça daha az yumurta üretmeye başlar ve bu yumurtaların kalitesi düşmeye başlar. Bu kalite ve sayı düşüşü, kadın eş 30’lu yaşlarına ulaştığında gerçekleşmeye başlayacak ve 37-38’li yaşlardan sonra daha büyük bir oranda kayıp olacaktır.

Embriyo kalitesi 

Embriyo transferi sonrası, embriyo implantasyonu başarısızlığından dolayı uygulanan tüpbebek başarısız olmuş olabilir. Bu aşamaya kadar herşey güzel olsa da, implantasyon yani -anneye tutunma- kusuru olabilir ve bu aslında embriyolarla veya uterusla ilgili bir sorundan kaynaklanabilir. Bununla birlikte, birçok doktor tarafından bu durumun sebebi olarak “embryo arresti” dediğimiz canlılığını yitirmiş embriyodan dolayı olduğuna inanılmaktadır. Bu arrest genellikle embriyolarda implantasyonu yapabilmek, yani anneye tutunabilmek için gereken yeteneğin kromozomlarda yetersiz olması veya genetik anormalliklerden kaynaklandığını düşünmekteyiz

Ne yapmalısınız ?

Üreme tıbbı uzmanı doktorunuz kayıtlarınızı inceleyecek ve bir sonraki muayenenizden önce tüpbebek tedavinizin neden başarısız olduğunu değerlendirmeye çalışacaktır. 

Eğer elle tutulur bir sebep bulurlarsa:

  • Yumurtalık uyarılması veya yumurta miktarı ile ilgili bir sorun saptarlarsa, kullanılan ilaçların değiştirilmesini önerebilirler 
  • Embryo implantasyon ile ilgili bir sorun düşünürler ise, bir sonraki döngüde transferden önce embriyoların sağlığını kontrol etmek için preimplantasyon genetik tarama yani embryo biyopsisi önerebilirler 
  • Herhangi bir sorun farketmezler ise sorun olmadığını ve sizi sonraki tüpbebek tedavisine sevkedecek ve sizi devam etmeniz konusunda motive edeceklerdir. 

Doktorunuzdan size sonuçlarınız hakkında dürüst bir analiz ve değerlendirme yapmasını ve bunun sonraki tüpbebek tedavisinde başarı şansınız için ne anlama geldiğini analiz etmesini isteyin. 

Doktorunuzu değiştirmeli misiniz ?

Başarısız bir tüpbebek tedavisinden sonra yanlış doktoru seçmiş olma endişesi siz ve çevrenizde yaygındır. Kabahatin doktorda olduğunu düşünürsünüz. Bebek isteyen, bunun için tedavi gören çiftlerin gebeliğe ulaşabilmesi için birden fazla kez tüpbebek denemesi gerektirdiği gerçeğini bilmelisiniz.  Herhangi bir olumsuz karar, tedaviyi kesme kararı vermeden önce, tedavinin neden başarısız olduğu hakkında iyice bilgilenin, doktorunuzla konuşun ve öyle karar verin.

Sebeplerini sorgularken, neden gebelik oluşmadığını öğrenmeye çalışırken doktorunuzun cevap verme şeklinden memnun değilseniz, sonraki tüpbebek tedavisi için doktorunuza devam etmeye zorunlu olmadığınızı hatırlayın. Sizin için en anlamlı ve doğru olan bir sonraki adımı bulmak için sizinle görüşmeye hazır, istekli ve bu süre boyunca size yardım eden destek olan bir doktora sahip olmaktır.

Bu değişim bir doktorun gururu ile oynamak veya bilgisini yeteneğini sorgulamak değil, sağlığınızın durumu nedeni ile farklı bir yaklaşımın gebelik başarısında bir fark yaratıp yaratmayacağı sorusu olmalıdır. Günün sonunda, içgüdülerinize güvenin ve sizin için en iyi olanı yapın.

Üreme Tıbbı Uzmanı aramak ;

Şu anki doktorunuzla ilerlemekte kendinizi rahat hissetmiyorsanız, bir başka üreme tıbbı uzmanı aramak yanlış bir şey değildir. 

Aynı zamanda, başarısız olan tedaviye daha fazla ışık tutabileceklerini görmek ve tüpbebek tedavinizin neden başarısız olduğunun sonuçlarını ortaya çıkarmak için başka bir üreme tıbbı uzmanı ile bir istişare oluşturmak , ikinci bir görüş almak da kötü bir fikir değildir. Bunun mutlaka faydası olacaktır.

Her durumda, doktorunuz hakkında nihai devam veya değişim kararı vermeniz gerektiğinde içgüdülerinize güvenin. Doktorunuz hakkında en başından beri kendinizi iyi hissediyorsanız, o zaman kesinlikle başka bir tüpbebek denemesi yapmalısınız ve doktorunuza bu şansı vermelisiniz. 

Yapabildiğiniz kadar araştırma yapın ve bunun sizin bedeniniz ve geleceğiniz olduğunu unutmayın, kendiniz ve aileniz için en iyisini yaptığınızdan emin olmalısınız.

Lohusalık ve Cinsel Problemler

Doğum sonrası lohusalık dönemi ve sonrasında yaşanan cinsel problemler nelerdir ?

Yeni doğum yaptınız, Süt verip, emzirirken, anneliğin tadını çıkarırken kucağınızda en değerliniz olan bebeğiniz var iken cinsel hayatınızın gebe kalmadan önceki haline dönmesi kolay olmayabilir. Doğum sonrası bir çok kadın cinsel ilişkide ağrı veya cinsel dürtülerinde azalma gibi seksüel problemler yaşayabilmektedir.

Eşiniz gebelik öncesine hazır ama siz kendinizi hazır hissetmiyor musunuz ? 

Karşılaştığımız olası problemleri size faydası olması açısından özetleyeceğim.

Doğum sonrası ve lohusalıkta cinsel ilişkide ağrı

Sağlıklı iyileşme için önerdiğimiz doğum sonrası 6 haftalık ilişki yasağından sonra cinsel ilişkinin tekrar serbest hale gelmesi ile bu problemler gün yüzüne çıkmaktadır. İlişkide ağrı en sık karşılaştığımız şikayettir. Ağrı sebebi araştırıldığında doğum yapılan vajinanın giriş bölgesinde hassasiyet saptamaktayız, bu durum epizyotomi dediğimiz bebeği daha kontrollü ve rahat bir doğum ile almak için yaptığımız cerrahi kesiye bağlı oluşan hassasiyet ağrıya yol açabilmektedir. Epizyotomi bölgesinde ağrı, kızarıklık, enfeksiyon, yanma, batma gibi şikayetler de kadını ilişkiye girerken zorlayabilmektedir. Bazı kadınlarda ise doğumda laserasyon dediğimiz yırtıklar oluşmakta ve bu kontrolsüz gelişen yırtıklar daha sıklıkla ağrı, acı, yanma, kızarıklık ve enfeksiyon olabilmektedir. 

Vajinal kuruluk

Diğer en sık görülen şikayettir. Doğum sonrası hormonal değişimlere ve lohusalığa bağlı olarak gelişmektedir. Anne olan kadın emzirdiği için Östrojen ve testosterone baskılanmaktadır. Kan düzeyleri azalmaktadır ve bu durum beklenildiği üzere vajinada kuruluk ve cinsel isteksizlik ve ilişki için olması gereken vajinal ıslanma ve vaginal duvar zenginliğinde zayıflıklara yol açmaktadır.

Bu durumu çözmek için bazı kadınlar lubrikant veya vajinal nemlendirici dediğimiz ilaçlar ile vajinal duvarda rehidrasyon ve ıslaklığa olanak vermektedir ve kuruluk sorununu biraz çözmektedirler. Vajinanın daha elastik olmasına olanak verir. Bu vajinal kuruluk 2 ay sürebilmektedir.

Lubrikantlar vajinaya nemlilik ve daha az vaginal zedelenme sağlayıp, vajinal örtüde kırılmaların olmamasına fayda sağlamaktadır. Bu ürünler vajinadaki kuruluk şiddetli ise her ilişkide kullanılması gerekebilir. Lubrikantlar silikon veya yağ bazlı olabilir. Ayrıca bu lubrikant’ları yani kayganlaştırıcıların bazılarını dikkatli kullanmak gerekmektedir. Örnek verelim; yağ bazlı lubrikant’ları latex bazlı prezervatif ile kullanmak güvenli değildir. Ayrıca su veya silikon bazlı lubrikantlar gliserin içerebilmektedir ve bu gliserin enfeksiyon ve enflamasyon(yangı)’ya yol açabilmektedir. 

Vajinal kuruluğa Östrojen terapileri fayda sağlayabilir. Krem, ovül, vajinal halka şeklinde östrojenler vardır ve vajinal kuruluk tedavisi için ayrı bir tedavi seçeneğidir.

Cinsel isteksizlik

Doğum sonrası cinsel isteksizlik ile karşılaşabiliriz. Bunun birkaç sebebi vardır. Anne olmanın getirdiği duygu durum değişiklikleri testosterone seviyesini baskılayabilir ve bu durum cinsel isteksizliğe yol açmaktadır. Ayrıca doğum sonu mutsuzluk ve depresyon gibi hastalıklar da cinsel isteksizlik paterni ile kendini gösterebilir.

Bu durumu düzeltmek için ilaç tedavisi gerekebileceği gibi genel olarak mutluluğu artıracak önerilerde de bulunabiliriz ;

  • Egzersiz ve yürüyüş yapın 
  • Sağlıklı gıdalar tüketin 
  • Arkadaşlarınız dostlarınız ile keyifli zaman geçirin, bir kahve için gezin.
  • Diğer yeni doğum yapmış anneler ile konuşun, yaşadıklarınızı paylaşın
  • Profesyonel destek alın

Cinsel haz önceki gibi değilimi ?

Bebeğinizi doğururken vajinal kaslarınız biraz fazla gerilmekte ve genişlemektedir. Bu durumda bebek öncesi halinizi hatırlayarak garipseyebilirsiniz.

Ne yapmalısınız !

Tüm doğum yapmış kadınların dünya çapındaki favori egzersizi olan “KEGEL” egzersizini yaparak, vajinal kaslarınızı ve pelvik taban kaslarınızı hızlıca toparlayıp, güçlendirip, çalıştırarak vajinanızı eski haline döndürebilirsiniz. Hem de bu egzersizi istediğiniz yerde, istediğiniz ortamda kimseciklere hissettirmeden yapabilirsiniz. Araba kullanırken, alışveriş yaparken, bir kafede yemek yerken, arkadaşlarınızla sohbet ederken rahatlıkla yapabilirsiniz. 

Şöyle tarif edelim KEGEL egzersizini; 

  1. Mesanenizin boş olmasına dikkat edin. Oturur pozisyonda veya yatarak yapabilirsiniz. Başlayalım,
  2. Pelvik taban kaslarınızı sıkın sanki çiş ve kaka’ya çok sıkışmışsınız ve altınıza kaçırmak istemiyor gibi sıkın. .sonra 8’e kadar sayın 
  3. Gevşeyin ve 10’a kadar sayın
  4. Tam 10 defa bunu tekrarlayın, Günde 3 kez tekrarlayın, sabah, öğleden sonra, gece yatarken.

Özetle !

Panik olmayın, rahatlayın, eşinize konuyu anlatın, Vücudunuz iyileşecek,  fazla kilolarınızdan kurtulacak, gebeliğe bağlı çatlaklarınız solacak silinecek, rahminiz küçülüp eski halini alacak ve en önemlisi cinsel dürtüleriniz geri dönecek, hissettiğiniz yaşınıza tekrar geleceksiniz, bunun için kendinize ve eşinize biraz zaman tanımalısınız.

Yard.Doç.Dr.Cemil KARAKUŞ

http://www.hurriyetaile.com/ebeveyn/saglik/lohusalik-donemi-ve-sonrasinda-yasanan-cinsel-problemler-nelerdir_28236.html

Yumurta kalitenizi yükseltmeniz için 7 ipucu !

Hürriyet Gazetesi internet sitesi linki ; http://www.hurriyetaile.com

Merhaba, bu makalemde son yılların giderek artan rastlanma oranlarına sahip can sıkıcı bir durum olan yumurta kalite sorunu hakkında ne yapabiliriz, bu durumu nasıl iyileştirebiliriz, bebeğinize daha çabuk kavuşmak için düzeltmeniz gereken küçük dokunuşları size açıklayacak ve Yumurtalık kalitenizi nasıl yükselteceğinize dair kısa ipuçları vereceğim ;

1. Sigaradan uzak durun ;
Sigara içiyorsanız yumurtalıklarınızdaki yumurta kapasiteniz hızla kayboluyor demektir. Ayrıca sigarananın verdiği bu azalma kalıcıdır. Yani sigarayı bıraksanız da geri dönmeyecek bir kayıptır. Sigaranın içindeki zararlı kimyasallar yumurta hücrelerinizin DNA’sında mutasyona yani değişimlere neden olur ve döllenemez hale getirir.

Kadın sahip olduğu yumurta kapasitesinin tamamı ile doğar. Bu sayı sonradan artmaz, ancak doğumdan itibaren yaşla beraber hep azalır. İşte bu yumurtaları sağlıklı tutmanın en iyi yolu hızla azalan bu yumurtaları gereksiz tüm kimyasallardan uzak tutmak, zararlı toksin ve kimyasallarla karşılaştırmamaktır.

2. Stresinizi azaltın, kontrol altına alın
Stres, kortizol ve prolactin gibi bazı hormonların fazladan üretimine yol açar ki bu hormonlar yumurtlamayı ve olgun yumurta üretimini engeller veya durmasına yol açarlar. Stresinizi kontrol altına almak için stres azaltıcı aktiviteler (Yoga, meditasyon, egzersiz) yapabilir veya sıcak duş alabilirsiniz.

3. Sağlıklı beslenin
Sağlıklı gıdalar tıpkı genel sağlığınızı iyileştirdiği gibi yumurtalarınızın sağlıklı ortamda kalmasına ve fertilite dediğimiz döllenebilme, gebe kalabilme yeteneğinizin artmasına da yardımcı olacaktır. Öğünlerinize lifli yeşil sebzeler, tam tahıllı gıdalar, iyi kalite et, deniz balığı, fındık ve taze sebzeleri ve vitamin deposu meyveleri mutlaka ekleyin. Trans yağlardan, sadece karbonhidratla yapılmış gıdaların tamamından işlenmiş gıda veya işlenmiş et ürünlerinden (salam, sosis, jambon vs.) ve aşırı tuzlu veya şekerli tüm gıdalardan mutlaka uzak durmalısınız.

4. İdeal kilonuza ulaşın, fazlalıklarınızdan kurtulun !
Şişmanlık yumurta hücrelerinin mitokondri fonksiyonlarını değiştirir, oksidatif stresi arttırarak fertiliteyi yani doğurganlığı ve yumurta kalitesinin düşmesine yol açar. Ayrıca hormonal dengeyide değiştirir, yumurtlamayı sekteye uğratarak, bozarak gebe kalabilmenin önüne set çeker.

Hedef BMI’nız(Vücut Kitle İndeksi – VKİ): 18.5 – 24.9 arasında olmalıdır. Bunu şöyle örnekleyerek fikir verebilirim; 1.67m boy için 52 – 68 kilo arasında bir kiloya sahip olmalısınız.

5. Kan akışınızı iyileştirin, hızlandırın
İyi kalite yumurta sağlığı için yumurtalıklara yüksek oksijen taşıyan zengin bir kan akımı gerekir. Vücudumuzda dolaşan kan dikkat etmez isek hızlıca dehidrate kalıp su miktarı azalabilir. Bu sebeple Günde en az 2 litre sıvı almalısınız.
Yoga yaparken yapacağınız lotus pozisyonu, çocuk pozisyonu, yatarak uzanan kahraman pozisyonu (reclining hero) ve Seated Forward Bend pozisyonu yumurtalıklarınıza giden kan akımını sağlıklı olarak düzeltip, bölge kaslarının gevşemesini sağlar.

6. Gıda destek ürünleri satın alın ;
Vitaminlere çok para harcamıza gerek yok. Düşük bir bütçe belirleyerek yumurta kalitenizin artmasına yardım edecek 3 ucuz seçeneği sıralayalım; Co-enzim Q10, melatonin ve balık yağı. Co-enzim Q10 antioksidan özelliği ile mitokondrial fonksiyonları iyileştirip Yumurtalıklarınızı güçlendirebilirsiniz; Melatonin yine antioksidan özelliği ile yumurtalık fonksiyonlarında iyileşme sağlayıp yumurtalığın uyku durumuna geçmesini engeller. Balık yağı ise daha yüksek kalitede yumurta hücresi üretimine yardımcı olurken özellikle ilerleyen yaştaki kadınların doğurganlık fonksiyonlarını iyileştirmektedir.

7. Yumurtalıklarınızı dondurabileceğinizi saklayabileceğinizi biliyormusunuz ?
Eğer geç anne olma fikriniz var ise, ilerleyen yaşlarda hamile kalmayı planlıyorsanız doğurganlığınızı korumanın en iyi yolu biyolojik saatinizi durdurabilir ve yumurtalarınızı dondurabilirsiniz. Bir kadının yumurta kalitesi ve doğurganlık kapasitesi zaman ilerledikçe, yıllar geçtikçe düşecek, azalacaktır. Fakat yaşınız genç iken yumurta verip dondurursanız, yıllar geçse de, zaman ilerlese de yumurta kaliteniz o gün verdiğiniz dondurduğunuz anda ki biyolojik saatiniz hiç yaşlanmadan sizi bekleyecek, yumurtalarınız bebeğe dönüşmesini isteyeceğiniz günü döllenebilme yeteneğini kaybetmeden, fertilite kapasitesi azalmadan bekleyecektir.

Kırmızı et tüketmek Endometriozis riskinizi artırıyor !

Endometriosis doğurgan çağdaki kadınlarımızın %25-30’unda karşımıza çıkan ve üreme organlarını etkileyen bir hastalıktır. Bu destrüktif yani hasar verici hastalık, gebelik ve bebek arzulayan kadınlarımızın bebeklerine ulaşmasını zorlaştırabilmektedir. 

Hastalığın risk faktörleri arasında yıllardır bildiğimiz ;

  • Ailesel taşıyıcılık
  • İlk adeti 11 yaşından önce görmek
  • Hiç doğum yapmamış olmak
  • Sık adet olmak (27 günden daha sık)
  • Uzun ve ağır geçen adet periyodu sayabiliriz. 

Ancak 2018 Ağustos ayında Amerikan Journal of Obstetrics and Gynecology dergisinde yayınlanan geniş bir vaka serisinde yapılan çalışmaya göre kırmızı et yemenin bu hastalığı şiddetlendirdiği ve ortaya çıkışını kolaylaştırdığı yönünde kanıtlar bulundu. 

Çalışmaya göre ağırlıklı olarak balık tüketen kadınlarda daha az endometriosis hastalığı görülürken, özellikle işlenmemiş kırmızı eti pişirip yiyen kadınlarda daha sık ve şiddetli endometriosis hastalığına rastlanmaktadır. 

Son yıllarda yapılan bazı çalışmaların amacı diyet ve egzersiz gibi endometriosis gelişimine yol açabilecek değiştirilebilir etkenleri belirlemektir. 

Yediğiniz gıdalar belirli hormonların kan seviyesini etkileyebilmekte ve bu da endometriosis gelişimi üzerine etkili olabilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bu son çalışmada et ürünlerinin endometriosis hastalığının enflamatuar ve proliferatif özelliklerini destekleyen ve şiddetlendiren östrojen ve prostoglandin hormonlarının kan seviyelerini arttırabildiğini göstermiştir. 

Ancak bu verilere ve bilgilere rağmen bugüne kadar bu konuda 2 vaka kontrol çalışması yapılmış ve bu çalışmalar tutarsız sonuçlar vermişti. 

Bu son çalışmada ise araştırmacılar kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerini daha fazla tüketmenin daha yüksek endometriosis riski ile ilişkili olup olmadığını belirlemek için kolları sıvamış ve çalışmayı başlatmışlar.

Oldukça uzun süren çalışma 1991-2013 yılları arasında 81.908 sağlık çalışanı arasında yapılmış ve her 4 yılda 1 diyet alışkanlıkları anketi yapılarak gruplandırılmışlardır. Daha sonra ise hangi gıda ürünlerinin endometriosis gelişimi ile ilişkili olma olasılığının daha yüksek olduğunu hesaplamak için tüm verileri karşılaştırmış ve analiz etmişler. 

Çalışma süresince 3800 laparoskopik olarak tanısı doğrulanmış endometriosis olgusu bildirmişler.

Sonuçlara göre günde 2 porsiyon kırmızı et tüketen kadınların, haftada 1 porsiyon veya daha azını tüketen kadınlara göre %56 oranında daha fazla endometriosis gelişime riski olduğunu göstermişlerdir. 

Çalışmada işlenmemiş kırmızı et olarak hamburger, dana eti, kuzu eti, domuz eti, karaciğer tüketilmesini en yüksek ve güçlü faktör olarak saptamışlar. Bu ürünleri tüketenlerin riskini 1.57 kat daha riskli saptadıklarını ifade etmektedirler. 

Araştırmadaki ilginç nokta ise bu risk artışının ve kırmızı et tüketmenin zararının özellikle çocuğu olan ve kısırlık sorunu olmayan kadınlar arasında daha yüksek görülmesi oldu. Yani infertilite sorunu olan ve bebek isteyen kadınlar için bu risk daha düşük ve kırmızı et tüketmenin korkulacak bir yanı olmadığından bahsetmişlerse de ben hastalarıma dengeli ve içinde deniz ürünlerinin ağırlıkta olduğu iyi bir diyet ve yeme alışkanlığı önermekteyim. 

İşlenmemiş kırmızı eti fazlaca tüketmek zararlı dedik ama buradan o zaman hotdog, sosis, salam, pastırma, jambon, kavurma gibi işlenmiş et ürünlerini temize çıkardığımız anlaşılmamalı. Bu tarz beslenen ve haftada 5 porsiyondan fazla işlenmiş et ürünü tüketen kadınlarda da daha sık endometriosis rapor edilmiştir.

Sonuçlara göre; Kümes hayvanları, balıklar ve kabuklu deniz hayvanlarını ve yumurtanın endometriosis riskinden bağımsız olduğunu ortaya koymuştur. 

Özetleyecek olursak kırmızı etin fazla tüketiminin endometriosis artırdığını ve özellikle doğumunu yapmış ama ağrı şikayeti daha fazla olan endometriosis risk olan kadınlarımızın diyetine dikkat etmesini ve dengeli ve deniz ürünlerinin muhakkak alınarak beslenmeye özen göstermenin kadınsal hastalıklar açısından fayda sağlayacağını unutmayınız.

Bu veriler kırmızı et tüketiminin, endometriozis için, özellikle infertilite bildirmeyen ve bu nedenle ağrılı semptomlarla ortaya çıkma olasılığı daha yüksek olan endometriozisli kadınlar arasında önemli bir değiştirilebilir risk faktörü olabileceğini ileri sürmektedir.

WhatsApp chat