Clinic Nişantaşı: 0 212 234 90 90
Nişantaşı Hastanesi: 444 00 77

İlk Tüpbebek denemeniz başarısız oldu, Ne yapmalısınız ?

Hayalkırıklığı…..

Belki tam olarak sıkıntınızı, hissettiklerinizi ifade etmeye yeterli olmasa da yaklaşık olarak bu kelimeye yakın bir duygu durum içindedir tüpbebek tedavisinin olumsuz olduğu haberini aldığınızda.

Büyük emeklerle yaptırdığınız tüpbebek tedavisinin başarısız sonuçlanması üzücü, yıkıcı ve çaresizlik içinde bir hayal kırıklığıdır. Tüm tüpbebek süreci için çok fazla zaman, para ve enerjizi harcadınız ve doktorunuz sonuçların umut verici olacağı konusunda son derece iyimser davranmıştı. Tüpbebek tedavisi şu anda dünya üzerinde bebek sahibi olabilmek için en etkili tedavi yöntemidir ve bu tedavi yönteminde kullanılmakta olan bilim ve teknolojinin çok ilerlemiş olmasına rağmen sonuç negatif çıkabilmektedir.

Olumsuz sonuçtan kaynaklanan yıkım ve üzüntü çok büyük olsa da, bu ikinci kez denememeniz, bu işi bırakacağımız anlamına gelmiyor. Havlu atma ve vazgeçme, yani tedaviyi bırakma düşüncesine kapılmadan önce, Tüpbebek’de neden gebelik oranlarının %100 olmadığını ve başarısız bir denemenin tüm umutların kaybolduğu anlamına gelmediğini anlamalısınız.

İlk akla gelen tedavi gördüğünüz kliniği-doktoru değiştirmek olacaktır. Ancak bunu yapmadan önce dikkatlice düşünmeniz gerekecektir. Önce geleceğiniz için en akıllıca kararı verdiğinizden emin olmalısınız ve gebe kalamama ile ilgili durumunuzu ve  sağlığınız ile ilgili sizi ilgilendiren değiştirilemez gerçekleri göz önünde bulundurmalısınız.

Tüpbebek tedaviniz neden başarısız oldu ?

Tedavinin neden başarılı olamadığına dair birkaç farklı olasılık olabilir. Tüpbebek tedavinizin başarısını etkileyebilecek her sorun düzeltilebilir değildir. Ancak önlem alınabilecek ve sonraki tüpbebek tedavinizin başarılı bir biçimde gebelik ile sonuçlanabilmesi için  değiştirebilecek bazı durumlar vardır. 

Tüpbebeğin başarısızlığından sorumlu olabilecek olası faktörler şunlardır:

Yumurtalık cevabı ;

Tüpbebek tedavisinde kadının yumurtalıkları birden fazla mümkün ise çok sayıda yumurta üreterek cevap verecektir. Bu üretim, hamile kalma şansını arttırmak için bizim tarafımızdan verdiğimiz ilaçlar ile gerçekleşmektedir. Ancak bazı kadınların yumurtalıklarında beklenenden daha az sayıda yumurta bulunduğundan çok sayıda yumurta verememektedir. Bunun sebebi ileri yaş olabilir veya FSH seviyesinde yükseklik, AMH(Anti Müllerian Hormon) seviyelerinde düşüklük sonucu da olabilir. 

Yaş

Zaten sizinde bildiğiniz gibi, kadın eşin yaşı, tüpbebek tedavisini ve başarılı hamile kalma olasılığını büyük ölçüde etkilemektedir. Kadınlar yaşlandıkça daha az yumurta üretmeye başlar ve bu yumurtaların kalitesi düşmeye başlar. Bu kalite ve sayı düşüşü, kadın eş 30’lu yaşlarına ulaştığında gerçekleşmeye başlayacak ve 37-38’li yaşlardan sonra daha büyük bir oranda kayıp olacaktır.

Embriyo kalitesi 

Embriyo transferi sonrası, embriyo implantasyonu başarısızlığından dolayı uygulanan tüpbebek başarısız olmuş olabilir. Bu aşamaya kadar herşey güzel olsa da, implantasyon yani -anneye tutunma- kusuru olabilir ve bu aslında embriyolarla veya uterusla ilgili bir sorundan kaynaklanabilir. Bununla birlikte, birçok doktor tarafından bu durumun sebebi olarak “embryo arresti” dediğimiz canlılığını yitirmiş embriyodan dolayı olduğuna inanılmaktadır. Bu arrest genellikle embriyolarda implantasyonu yapabilmek, yani anneye tutunabilmek için gereken yeteneğin kromozomlarda yetersiz olması veya genetik anormalliklerden kaynaklandığını düşünmekteyiz

Ne yapmalısınız ?

Üreme tıbbı uzmanı doktorunuz kayıtlarınızı inceleyecek ve bir sonraki muayenenizden önce tüpbebek tedavinizin neden başarısız olduğunu değerlendirmeye çalışacaktır. 

Eğer elle tutulur bir sebep bulurlarsa:

  • Yumurtalık uyarılması veya yumurta miktarı ile ilgili bir sorun saptarlarsa, kullanılan ilaçların değiştirilmesini önerebilirler 
  • Embryo implantasyon ile ilgili bir sorun düşünürler ise, bir sonraki döngüde transferden önce embriyoların sağlığını kontrol etmek için preimplantasyon genetik tarama yani embryo biyopsisi önerebilirler 
  • Herhangi bir sorun farketmezler ise sorun olmadığını ve sizi sonraki tüpbebek tedavisine sevkedecek ve sizi devam etmeniz konusunda motive edeceklerdir. 

Doktorunuzdan size sonuçlarınız hakkında dürüst bir analiz ve değerlendirme yapmasını ve bunun sonraki tüpbebek tedavisinde başarı şansınız için ne anlama geldiğini analiz etmesini isteyin. 

Doktorunuzu değiştirmeli misiniz ?

Başarısız bir tüpbebek tedavisinden sonra yanlış doktoru seçmiş olma endişesi siz ve çevrenizde yaygındır. Kabahatin doktorda olduğunu düşünürsünüz. Bebek isteyen, bunun için tedavi gören çiftlerin gebeliğe ulaşabilmesi için birden fazla kez tüpbebek denemesi gerektirdiği gerçeğini bilmelisiniz.  Herhangi bir olumsuz karar, tedaviyi kesme kararı vermeden önce, tedavinin neden başarısız olduğu hakkında iyice bilgilenin, doktorunuzla konuşun ve öyle karar verin.

Sebeplerini sorgularken, neden gebelik oluşmadığını öğrenmeye çalışırken doktorunuzun cevap verme şeklinden memnun değilseniz, sonraki tüpbebek tedavisi için doktorunuza devam etmeye zorunlu olmadığınızı hatırlayın. Sizin için en anlamlı ve doğru olan bir sonraki adımı bulmak için sizinle görüşmeye hazır, istekli ve bu süre boyunca size yardım eden destek olan bir doktora sahip olmaktır.

Bu değişim bir doktorun gururu ile oynamak veya bilgisini yeteneğini sorgulamak değil, sağlığınızın durumu nedeni ile farklı bir yaklaşımın gebelik başarısında bir fark yaratıp yaratmayacağı sorusu olmalıdır. Günün sonunda, içgüdülerinize güvenin ve sizin için en iyi olanı yapın.

Üreme Tıbbı Uzmanı aramak ;

Şu anki doktorunuzla ilerlemekte kendinizi rahat hissetmiyorsanız, bir başka üreme tıbbı uzmanı aramak yanlış bir şey değildir. 

Aynı zamanda, başarısız olan tedaviye daha fazla ışık tutabileceklerini görmek ve tüpbebek tedavinizin neden başarısız olduğunun sonuçlarını ortaya çıkarmak için başka bir üreme tıbbı uzmanı ile bir istişare oluşturmak , ikinci bir görüş almak da kötü bir fikir değildir. Bunun mutlaka faydası olacaktır.

Her durumda, doktorunuz hakkında nihai devam veya değişim kararı vermeniz gerektiğinde içgüdülerinize güvenin. Doktorunuz hakkında en başından beri kendinizi iyi hissediyorsanız, o zaman kesinlikle başka bir tüpbebek denemesi yapmalısınız ve doktorunuza bu şansı vermelisiniz. 

Yapabildiğiniz kadar araştırma yapın ve bunun sizin bedeniniz ve geleceğiniz olduğunu unutmayın, kendiniz ve aileniz için en iyisini yaptığınızdan emin olmalısınız.

Yumurta kalitenizi yükseltmeniz için 7 ipucu !

Hürriyet Gazetesi internet sitesi linki ; http://www.hurriyetaile.com

Merhaba, bu makalemde son yılların giderek artan rastlanma oranlarına sahip can sıkıcı bir durum olan yumurta kalite sorunu hakkında ne yapabiliriz, bu durumu nasıl iyileştirebiliriz, bebeğinize daha çabuk kavuşmak için düzeltmeniz gereken küçük dokunuşları size açıklayacak ve Yumurtalık kalitenizi nasıl yükselteceğinize dair kısa ipuçları vereceğim ;

1. Sigaradan uzak durun ;
Sigara içiyorsanız yumurtalıklarınızdaki yumurta kapasiteniz hızla kayboluyor demektir. Ayrıca sigarananın verdiği bu azalma kalıcıdır. Yani sigarayı bıraksanız da geri dönmeyecek bir kayıptır. Sigaranın içindeki zararlı kimyasallar yumurta hücrelerinizin DNA’sında mutasyona yani değişimlere neden olur ve döllenemez hale getirir.

Kadın sahip olduğu yumurta kapasitesinin tamamı ile doğar. Bu sayı sonradan artmaz, ancak doğumdan itibaren yaşla beraber hep azalır. İşte bu yumurtaları sağlıklı tutmanın en iyi yolu hızla azalan bu yumurtaları gereksiz tüm kimyasallardan uzak tutmak, zararlı toksin ve kimyasallarla karşılaştırmamaktır.

2. Stresinizi azaltın, kontrol altına alın
Stres, kortizol ve prolactin gibi bazı hormonların fazladan üretimine yol açar ki bu hormonlar yumurtlamayı ve olgun yumurta üretimini engeller veya durmasına yol açarlar. Stresinizi kontrol altına almak için stres azaltıcı aktiviteler (Yoga, meditasyon, egzersiz) yapabilir veya sıcak duş alabilirsiniz.

3. Sağlıklı beslenin
Sağlıklı gıdalar tıpkı genel sağlığınızı iyileştirdiği gibi yumurtalarınızın sağlıklı ortamda kalmasına ve fertilite dediğimiz döllenebilme, gebe kalabilme yeteneğinizin artmasına da yardımcı olacaktır. Öğünlerinize lifli yeşil sebzeler, tam tahıllı gıdalar, iyi kalite et, deniz balığı, fındık ve taze sebzeleri ve vitamin deposu meyveleri mutlaka ekleyin. Trans yağlardan, sadece karbonhidratla yapılmış gıdaların tamamından işlenmiş gıda veya işlenmiş et ürünlerinden (salam, sosis, jambon vs.) ve aşırı tuzlu veya şekerli tüm gıdalardan mutlaka uzak durmalısınız.

4. İdeal kilonuza ulaşın, fazlalıklarınızdan kurtulun !
Şişmanlık yumurta hücrelerinin mitokondri fonksiyonlarını değiştirir, oksidatif stresi arttırarak fertiliteyi yani doğurganlığı ve yumurta kalitesinin düşmesine yol açar. Ayrıca hormonal dengeyide değiştirir, yumurtlamayı sekteye uğratarak, bozarak gebe kalabilmenin önüne set çeker.

Hedef BMI’nız(Vücut Kitle İndeksi – VKİ): 18.5 – 24.9 arasında olmalıdır. Bunu şöyle örnekleyerek fikir verebilirim; 1.67m boy için 52 – 68 kilo arasında bir kiloya sahip olmalısınız.

5. Kan akışınızı iyileştirin, hızlandırın
İyi kalite yumurta sağlığı için yumurtalıklara yüksek oksijen taşıyan zengin bir kan akımı gerekir. Vücudumuzda dolaşan kan dikkat etmez isek hızlıca dehidrate kalıp su miktarı azalabilir. Bu sebeple Günde en az 2 litre sıvı almalısınız.
Yoga yaparken yapacağınız lotus pozisyonu, çocuk pozisyonu, yatarak uzanan kahraman pozisyonu (reclining hero) ve Seated Forward Bend pozisyonu yumurtalıklarınıza giden kan akımını sağlıklı olarak düzeltip, bölge kaslarının gevşemesini sağlar.

6. Gıda destek ürünleri satın alın ;
Vitaminlere çok para harcamıza gerek yok. Düşük bir bütçe belirleyerek yumurta kalitenizin artmasına yardım edecek 3 ucuz seçeneği sıralayalım; Co-enzim Q10, melatonin ve balık yağı. Co-enzim Q10 antioksidan özelliği ile mitokondrial fonksiyonları iyileştirip Yumurtalıklarınızı güçlendirebilirsiniz; Melatonin yine antioksidan özelliği ile yumurtalık fonksiyonlarında iyileşme sağlayıp yumurtalığın uyku durumuna geçmesini engeller. Balık yağı ise daha yüksek kalitede yumurta hücresi üretimine yardımcı olurken özellikle ilerleyen yaştaki kadınların doğurganlık fonksiyonlarını iyileştirmektedir.

7. Yumurtalıklarınızı dondurabileceğinizi saklayabileceğinizi biliyormusunuz ?
Eğer geç anne olma fikriniz var ise, ilerleyen yaşlarda hamile kalmayı planlıyorsanız doğurganlığınızı korumanın en iyi yolu biyolojik saatinizi durdurabilir ve yumurtalarınızı dondurabilirsiniz. Bir kadının yumurta kalitesi ve doğurganlık kapasitesi zaman ilerledikçe, yıllar geçtikçe düşecek, azalacaktır. Fakat yaşınız genç iken yumurta verip dondurursanız, yıllar geçse de, zaman ilerlese de yumurta kaliteniz o gün verdiğiniz dondurduğunuz anda ki biyolojik saatiniz hiç yaşlanmadan sizi bekleyecek, yumurtalarınız bebeğe dönüşmesini isteyeceğiniz günü döllenebilme yeteneğini kaybetmeden, fertilite kapasitesi azalmadan bekleyecektir.

Kırmızı et tüketmek Endometriozis riskinizi artırıyor !

Endometriosis doğurgan çağdaki kadınlarımızın %25-30’unda karşımıza çıkan ve üreme organlarını etkileyen bir hastalıktır. Bu destrüktif yani hasar verici hastalık, gebelik ve bebek arzulayan kadınlarımızın bebeklerine ulaşmasını zorlaştırabilmektedir. 

Hastalığın risk faktörleri arasında yıllardır bildiğimiz ;

  • Ailesel taşıyıcılık
  • İlk adeti 11 yaşından önce görmek
  • Hiç doğum yapmamış olmak
  • Sık adet olmak (27 günden daha sık)
  • Uzun ve ağır geçen adet periyodu sayabiliriz. 

Ancak 2018 Ağustos ayında Amerikan Journal of Obstetrics and Gynecology dergisinde yayınlanan geniş bir vaka serisinde yapılan çalışmaya göre kırmızı et yemenin bu hastalığı şiddetlendirdiği ve ortaya çıkışını kolaylaştırdığı yönünde kanıtlar bulundu. 

Çalışmaya göre ağırlıklı olarak balık tüketen kadınlarda daha az endometriosis hastalığı görülürken, özellikle işlenmemiş kırmızı eti pişirip yiyen kadınlarda daha sık ve şiddetli endometriosis hastalığına rastlanmaktadır. 

Son yıllarda yapılan bazı çalışmaların amacı diyet ve egzersiz gibi endometriosis gelişimine yol açabilecek değiştirilebilir etkenleri belirlemektir. 

Yediğiniz gıdalar belirli hormonların kan seviyesini etkileyebilmekte ve bu da endometriosis gelişimi üzerine etkili olabilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bu son çalışmada et ürünlerinin endometriosis hastalığının enflamatuar ve proliferatif özelliklerini destekleyen ve şiddetlendiren östrojen ve prostoglandin hormonlarının kan seviyelerini arttırabildiğini göstermiştir. 

Ancak bu verilere ve bilgilere rağmen bugüne kadar bu konuda 2 vaka kontrol çalışması yapılmış ve bu çalışmalar tutarsız sonuçlar vermişti. 

Bu son çalışmada ise araştırmacılar kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerini daha fazla tüketmenin daha yüksek endometriosis riski ile ilişkili olup olmadığını belirlemek için kolları sıvamış ve çalışmayı başlatmışlar.

Oldukça uzun süren çalışma 1991-2013 yılları arasında 81.908 sağlık çalışanı arasında yapılmış ve her 4 yılda 1 diyet alışkanlıkları anketi yapılarak gruplandırılmışlardır. Daha sonra ise hangi gıda ürünlerinin endometriosis gelişimi ile ilişkili olma olasılığının daha yüksek olduğunu hesaplamak için tüm verileri karşılaştırmış ve analiz etmişler. 

Çalışma süresince 3800 laparoskopik olarak tanısı doğrulanmış endometriosis olgusu bildirmişler.

Sonuçlara göre günde 2 porsiyon kırmızı et tüketen kadınların, haftada 1 porsiyon veya daha azını tüketen kadınlara göre %56 oranında daha fazla endometriosis gelişime riski olduğunu göstermişlerdir. 

Çalışmada işlenmemiş kırmızı et olarak hamburger, dana eti, kuzu eti, domuz eti, karaciğer tüketilmesini en yüksek ve güçlü faktör olarak saptamışlar. Bu ürünleri tüketenlerin riskini 1.57 kat daha riskli saptadıklarını ifade etmektedirler. 

Araştırmadaki ilginç nokta ise bu risk artışının ve kırmızı et tüketmenin zararının özellikle çocuğu olan ve kısırlık sorunu olmayan kadınlar arasında daha yüksek görülmesi oldu. Yani infertilite sorunu olan ve bebek isteyen kadınlar için bu risk daha düşük ve kırmızı et tüketmenin korkulacak bir yanı olmadığından bahsetmişlerse de ben hastalarıma dengeli ve içinde deniz ürünlerinin ağırlıkta olduğu iyi bir diyet ve yeme alışkanlığı önermekteyim. 

İşlenmemiş kırmızı eti fazlaca tüketmek zararlı dedik ama buradan o zaman hotdog, sosis, salam, pastırma, jambon, kavurma gibi işlenmiş et ürünlerini temize çıkardığımız anlaşılmamalı. Bu tarz beslenen ve haftada 5 porsiyondan fazla işlenmiş et ürünü tüketen kadınlarda da daha sık endometriosis rapor edilmiştir.

Sonuçlara göre; Kümes hayvanları, balıklar ve kabuklu deniz hayvanlarını ve yumurtanın endometriosis riskinden bağımsız olduğunu ortaya koymuştur. 

Özetleyecek olursak kırmızı etin fazla tüketiminin endometriosis artırdığını ve özellikle doğumunu yapmış ama ağrı şikayeti daha fazla olan endometriosis risk olan kadınlarımızın diyetine dikkat etmesini ve dengeli ve deniz ürünlerinin muhakkak alınarak beslenmeye özen göstermenin kadınsal hastalıklar açısından fayda sağlayacağını unutmayınız.

Bu veriler kırmızı et tüketiminin, endometriozis için, özellikle infertilite bildirmeyen ve bu nedenle ağrılı semptomlarla ortaya çıkma olasılığı daha yüksek olan endometriozisli kadınlar arasında önemli bir değiştirilebilir risk faktörü olabileceğini ileri sürmektedir.

Kırmızı et yemek Endometriosis riskinizi artırıyor mu ?

Endometriosis doğurgan çağdaki kadınlarımızın %25-30’unda karşımıza çıkan ve üreme organlarını etkileyen bir hastalıktır. Bu destrüktif yani hasar verici hastalık, gebelik ve bebek arzulayan kadınlarımızın bebeklerine ulaşmasını zorlaştırabilmektedir.

Hastalığın risk faktörleri arasında yıllardır bildiğimiz ;

  • Ailesel taşıyıcılık
  • İlk adeti 11 yaşından önce görmek
  • Hiç doğum yapmamış olmak
  • Sık adet olmak (27 günden daha sık)
  • Uzun ve ağır geçen adet periyodu sayabiliriz. 

Ancak 2018 Ağustos ayında Amerikan Journal of Obstetrics and Gynecology dergisinde yayınlanan geniş bir vaka serisinde yapılan çalışmaya göre kırmızı et yemenin bu hastalığı şiddetlendirdiği ve ortaya çıkışını kolaylaştırdığı yönünde kanıtlar bulundu. 

Çalışmaya göre ağırlıklı olarak balık tüketen kadınlarda daha az endometriosis hastalığı görülürken, özellikle işlenmemiş kırmızı eti pişirip yiyen kadınlarda daha sık ve şiddetli endometriosis hastalığına rastlanmaktadır. 

Son yıllarda yapılan bazı çalışmaların amacı diyet ve egzersiz gibi endometriosis gelişimine yol açabilecek değiştirilebilir etkenleri belirlemektir. 

Yediğiniz gıdalar belirli hormonların kan seviyesini etkileyebilmekte ve bu da endometriosis gelişimi üzerine etkili olabilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bu son çalışmada et ürünlerinin endometriosis hastalığının enflamatuar ve proliferatif özelliklerini destekleyen ve şiddetlendiren östrojen ve prostoglandin hormonlarının kan seviyelerini arttırabildiğini göstermiştir. 

Ancak bu verilere ve bilgilere rağmen bugüne kadar bu konuda 2 vaka kontrol çalışması yapılmış ve bu çalışmalar tutarsız sonuçlar vermişti. 

Bu son çalışmada ise araştırmacılar kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerini daha fazla tüketmenin daha yüksek endometriosis riski ile ilişkili olup olmadığını belirlemek için kolları sıvamış ve çalışmayı başlatmışlar.

Oldukça uzun süren çalışma 1991-2013 yılları arasında 81.908 sağlık çalışanı arasında yapılmış ve her 4 yılda 1 diyet alışkanlıkları anketi yapılarak gruplandırılmışlardır. Daha sonra ise hangi gıda ürünlerinin endometriosis gelişimi ile ilişkili olma olasılığının daha yüksek olduğunu hesaplamak için tüm verileri karşılaştırmış ve analiz etmişler. 

Çalışma süresince 3800 laparoskopik olarak tanısı doğrulanmış endometriosis olgusu bildirmişler.

Sonuçlara göre günde 2 porsiyon kırmızı et tüketen kadınların, haftada 1 porsiyon veya daha azını tüketen kadınlara göre %56 oranında daha fazla endometriosis gelişime riski olduğunu göstermişlerdir. 

Çalışmada işlenmemiş kırmızı et olarak hamburger, dana eti, kuzu eti, domuz eti, karaciğer tüketilmesini en yüksek ve güçlü faktör olarak saptamışlar. Bu ürünleri tüketenlerin riskini 1.57 kat daha riskli saptadıklarını ifade etmektedirler. 

Araştırmadaki ilginç nokta ise bu risk artışının ve kırmızı et tüketmenin zararının özellikle çocuğu olan ve kısırlık sorunu olmayan kadınlar arasında daha yüksek görülmesi oldu. Yani infertilite sorunu olan ve bebek isteyen kadınlar için bu risk daha düşük ve kırmızı et tüketmenin korkulacak bir yanı olmadığından bahsetmişlerse de ben hastalarıma dengeli ve içinde deniz ürünlerinin ağırlıkta olduğu iyi bir diyet ve yeme alışkanlığı önermekteyim. 

İşlenmemiş kırmızı eti fazlaca tüketmek zararlı dedik ama buradan o zaman hotdog, sosis, salam, pastırma, jambon, kavurma gibi işlenmiş et ürünlerini temize çıkardığımız anlaşılmamalı. Bu tarz beslenen ve haftada 5 porsiyondan fazla işlenmiş et ürünü tüketen kadınlarda da daha sık endometriosis rapor edilmiştir.

Sonuçlara göre; Kümes hayvanları, balıklar ve kabuklu deniz hayvanlarını ve yumurtanın endometriosis riskinden bağımsız olduğunu ortaya koymuştur.

 

Özetleyecek olursak kırmızı etin fazla tüketiminin endometriosis artırdığını ve özellikle doğumunu yapmış ama ağrı şikayeti daha fazla olan endometriosis risk olan kadınlarımızın diyetine dikkat etmesini ve dengeli ve deniz ürünlerinin muhakkak alınarak beslenmeye özen göstermenin kadınsal hastalıklar açısından fayda sağlayacağını unutmayınız.

 

Yazarlar, “Premenopozal ABD hemşireleri arasındaki prospektif analizlerimiz, kırmızı et tüketiminin, endometriozis için, özellikle infertilite bildirmeyen ve bu nedenle ağrılı semptomlarla ortaya çıkma olasılığı daha yüksek olan endometriozisli kadınlar arasında önemli bir değiştirilebilir risk faktörü olabileceğini” ileri sürmektedir.

Tüpbebek tedavisini kimlere uyguluyoruz ?

Tüpbebek tedavisi görmeyi planlıyorsanız muhtemelen kafanızda milyon soru dolaşıyordur !

  • Hangi klinik
  • Hangi doktor
  • Hangi şehir
  • Hangi ilaç
  • Hangi teknik
  • Fiyat gibi daha da liste uzatılabilir…

Bize başvuran hastalarımızın bir çoğu bu gibi sorulara cevap bulmaktaki zorluk nedeni ile hüsran, keder, üzüntü, umutsuzluk içindedir.

Bizim görevimiz tedavi sürecinin başından itibaren sizi hem tıbbi hemde duygusal olarak doğru olarak desteklemek, yanlış yollara ve tedavilere kaymanızı engel olmak olacaktır.

Eğer bu süreçte sizi tüpbebek tedavisi ve seçenekler hakkında doğru bilgilendirip konuyu tüm detayları ile anlatırsak sizde karar verirken kendinizden emin olacak, kontrolünüzü tüm süreç boyunca kaybetmeden doğru yolda olacaksınız.

Tüpbebek günümüzde bebek isteyen çiftlere yaygın olarak uyguladığımız bir tedavidir. Çevrenizde mutlaka tüpbebek ile gebe kalmış bir çift vardır. Ancak her tüpbebek yaptıran çift süreci doğru anlayıp, tüpbebeğin nasıl uygulandığı ve tüm detayları hakkında bilgilendirilmemiş olabilmektedir. Yani her tüpbebek tedavisi olan kişi teknik ve seçenekler hakkında doğru bilgiye sahiptir diyemeyiz.

Bazı detay soruları sadece doktorunuza yüz yüze sorup, muayene sırasında cevabını doğru biçimde alabilirsiniz. İşte tam da bu konu hakkındaki makalemde bebek tedavilerini kime niçin uyguladığımızı ve günümüzde uygulanan gebelik oranı en yüksek olan tüm tedavi yöntemleri hakkında bilgi vereceğim. Tüpbebek tedavisi sayesinde milyonlarca çiftin hayallerini gerçekleştirdiği, onların ailelerine yeni bir birey katabilme, bir bebek sahibi olabilme imkanı tanıdığı gibi sizin için de bebek sahibi olabilme yolunda uygun bir tedavi yöntemi olma olasılığına sahiptir. Cevabı makalemde bulabilirsiniz.

Başlarken ; Tüpbebek nedir ?

İlk olarak tüpbebek ismi yani latince ismi ile IVF ( In vitro Fertilization ) nereden türediğini anlatmakla başlayalım. “In vitro” tam olarak latincede “Cam veya tüp içinde” anlamına gelmekte ve “cam içinde döllenme”nin anlamı ise izafi olarak erkeğin spermi ile kadının yumurtasının vücut dışında laboratuvar şartlarında döllenmesini imâ etmektedir. İşte tüpbebek biz bilim insanlarına bebek isteyen çiftlere, yine kendi yumurta ve sperminden laboratuvar ortamında ideal şartları sağlayıp başarılı döllenmeler ve sağlıklı embriyolar elde etmemize olanak sağlamaktadır.

Tüpbebek tek bir aşaması olan bir prosedür değildir. Bir çok aşaması olan meşşakatli ve derin detayları olan bir süreçtir. Adet döngünüz ile sarmal olan bir tedavi tekniğidir.

Bu nedenle iyi bir tüpbebek tedavisi için iyi bir tüpbebek ekibine ihtiyaç vardır. Tedavide fark yaratabilmek ekibin ve laboratuarın harmoni içinde çalışması ile olabilmektedir. .

Bebek sahibi olabilmek için geçireceğiniz süreç ve proses evli bir çift için dünyadaki en kişisel en mahrem ve duygusal zaman dilimi olacaktır ve tüpbebek tedavisi görecek olmanız bu gerçeği değiştirmeyecek, tüm süreç size özel kalacaktır.

Tüpbebek tedavi yolculuğu şöyle olmaktadır ;

Kadın için:
Tipik bir tüpbebek tedavisi follikül stimülan hormon (FSH) injeksiyonları ile yumurtalığınızı yumurta geliştirebilmek, bol ve kaliteli yumurta alabilmek için uyarmak ile başlayacaktır. Bu
FSH iğneleri yaklaşık 9-12 gün sürecek, bu iğneleri evde kendi kendinize yapabileceğiniz gibi kliniğimizde de olabileceksiniz.

Niçin FSH iğnelerine ihtiyaç duyuyoruz ?

Amacımız yumurtalıklarınızdan olabilecek en yüksek sayıda ve kalitede yumurta elde etmek ve gebelik oranınızı maximize etmektir.

Tedavi süreci boyunca ultrason kontrolleri ve kan testleri ile yumurta gelişimini monitörize edeceğiz. Yumurtalarınız istediğimiz büyüklüğe ve olgunluğa kavuştuğunda ise yumurta toplama işlemini (OPU) uygulayacağız. Nisbeten basit bir işlem olan yumurta toplama işlemini hafif bir sedasyon anestezisi altında 15-20 dakikalık bir sürede gerçekleştirmekteyiz. İşlem sonrası tüm gün dinlenebilirsiniz.

Sonraki aşama mikroenjeksiyon (ICSI) ile sizden alınan yumurtaların, eşinizden alınan spermler ile laboratuvar şartlarında döllenme aşamasıdır. Bu aşamadan 16-22 saat sonra döllenen ve embryo haline gelen yumurtaların mikroskop altında muayene edilip karar verilmesi işlemi yapılacaktır. Bu aşamadan sonra ise laboratuarda 5-6 gün sürecek bir proses ile embryoların daha çok hücreye bölünüp, ana rahmine transfer edilmeye ve tutunmaya hazır aşamaya gelmesine kadar devam edecektir. Biz tüpbebek ekibi ise oluşan bu embriyoların gelişimini gün gün, saat saat takibini yapıyor olacağız.

Artık son aşama olan embriyo transferi ve tutunma için rahim hazırlığı için bir takım ilaçları reçeteleyecek ve size bir tedavi çizelgesi vereceğiz. Bu tedavide amaç hormonal dengeyi sağlamak ve rahim zarını bebeğin tutunabilmesi için iyileştirmek ve kalınlaştırmaktır.

Embriyo transfer günü seçeceğimiz en yüksek kalitedeki embriyoyu bir kateter yardımı ile rahim içine dikkatli bir biçimde yerleştireceğiz. Transfer aşaması anne adayı için son derece nazik ve basit bir işlem olsa da, gebeliği sağlayabilmek için çok önemli ve dikkat ve tecrübe gerektiren bir işlemdir. Her hangi bir sedasyon veya anestezi uygulamadan nazikçe embriyoyu yerleştirdikten sonra 1 ila 5 gün içinde bebeğiniz size tutunacak ve resmi olarak gebeliğiniz başlayacaktır. Bu süreçte gebelik oranını en yüksele çıkarmak için kullandığınız ilaç dozlarını artırmakta, yeni ilaçlar ekleyebilmekte ve sizi daha yakın takip etmekteyiz.

Transfer işleminden 9-10 gün sonra kanda gebelik testi ile bebeğinizin tutunduğunu yani başarılı bir biçimde implante olduğunu kontrol edeceğiz. Gebeliğinizin 12.haftasına kadar yakın takibimizde kalacak ardından da normal bir gebelikden farkı olmayacak bir süreç ile doğumunuz ile güzel haberi alacağız.

Erkek için:
Erkek eşin, yumurta toplama günü döllenme işlemi için sperm vermesi gerekmektedir. Alınan sperm özel yıkama ve gradient işlemlerinden sonra sağlıklı ve aktif sperm olan komponenti, atık ve ölü hücrelerden ayrılır ve dölleme işlemi yapılır.

Hangi çiftlere Tüpbebek uygulanır ?

Tüpbebek tedavisi için öncelikle anne ve baba adayının sağlıklı bireyler olması gerekmektedir. Bu temel gereksinimin ötesinde ayrıntılı ve detaylı testler ve incelemeler ile hazırlık operasyonları yapılacaktır.

İyi haber ise Tüpbebek bir çok ama bir çok farklı kısırlık ve gebe kalamama sebebi için efektif ve etkili bir yöntemdir.

Hangi durumlarda, kime tüpbebek uyguluyoruz ?
Bebek isteyen ve bunu için 6 aydan fazla süredir uğraşan çiftler. Gebelik planlayıp, yılın yarısından fazla süre geçmesine rağmen bunu başaramayan çiftler gayet başarılı bir biçimde tüpbebek ile bebeklerine kavuşabilmektedir. Bu durumda olup tedav uygulanacak tüm kadınlar için tüm yaş grupları başarılı bir biçimde tedavi edilebilmektedir.

Diğer bebek tedavi yöntemleri ile başarılı olamamış kadınlara tüpbebek uygulanmaktadır. Ağızdan hap veya aşılama yöntemi uygulanmış ancak gebelik sağlanamamış bir çok kadın, cesaret kıran, acı ve umutsuzluk veren başarısız tedaviler sonrası tüpbebek bir umut verecek ve bebeğe kavuşturacaktır.

Kısırlık sorunu yaşayan kadınlarda en sık rastladığımız nedenleri arasında;

  • Tüplerin tıkalı olması; Tıkalı, hasar görmüş, yapışmış veya eski bir operasyonda alınmış veya bağlanmış tüplerin engellediği gebelikler için tüpbebek iyi bir tedavi seçeneğidir. Tüpbebek uygulamasında tüpler by-pass edilerek, onlara gerek kalmadan gebelik sağlanabilmektedir, bu tedavi yöntemi cerrahiye gerek kalmadan, tüpleri düzeltmeden by-pass edilerek (daha az invaziv) daha başarılı olunmakta ve cerrahiye alternatif oluşturarak bir operasyona gerekliliği ortadan kaldırmaktadır.
  • Endometriosis. Tüpbebek, endometrosis nedeni ile üreme organlarında oluşan hasarın oluşturduğu bebeğe ulaşmadaki engellerin atlanarak başarılı sonuçların alınmasına imkan sağlamaktadır.
  • Polikistik Ovarian Sendrom (PCOS). Tüpbebek tedavi yöntemi, pcos’un oluşturduğu kısırlık probleminde yüksek derecede başarı sağlayarak bebeğe ulaştırmaktadır.
  • Erkek kaynaklı kısırlık. Sperm sayı yetersizliğinde, hareket veya canlılık problemlerinde gerekli olduğunda tüpbebek ve mikroenjeksiyon yöntemi ile başarı sağlanmaktadır.
  • Sağlıksız yumurta / sperm veya gebelik oluşmaması. Erkek eşin sperminde veya kadın eşin yumurtasında bir yetersizlik durumunda, donör yumurta / sperm ile tüpbebek uygulanabilmektedir.
  • Bebeğin genetiğinin kontrol edilmesi gereken durumlar. Preimplantasyon Genetik Tarama (PGT), biz doktorlara oluşacak bebeğin genetiğini önceden kontrol edebilme ve kromozom bozukluklarını daha ana rahmine transfer edilmeden tanıyabilme şansı sunmaktadır. Ailelerinde kalıtsal genetik hastalık bulunan veya başarısız tüpbebek tedavileri bulunan çiftlere tüpbebek sayesinde PGT uygulanarak, bebeklerinin genetik açıdan tam sağlıklı olduğunu kontrol edip sakatlık riskini ortadan kaldırmamıza olanak sağlamakta ve tam sağlıklı embriyoyu transfer edebilmekteyiz.

Evde düzenli ilişki veya düşük teknolojik tedavi yöntemleri ile 2-3 yıl boyunca gebelik sağlayamayan çiftlere sonraki yıllarında bebek sahibi olamama riski ile karşılaşmamaları için tüpbebek uygulamaktayız. Aile olmaya karar verdiğiniz zaman şansımı deneyeyim veya bekle-gör stratejisi ile evde düzenli ilişki verilerek gebelik isteyen ailelerin, yıllarını boşa geçirmesi ile bebek sahibi olamamalarına sebep olunabilir. Bu sebep ile tüpbebek tedavisi bebeğe giden yolda son kalan kıymetli yıllarınızın en etkin tedavi yöntemi olacaktır.

Tüpbebek Tedavisine uygun olmayan çiftler;

Tüm denemeler rağmen kaliteli ve yeterli sayıda yumurta sağlanamayan kadınlar. Azalmış yumurtalık kapasitesi nedeni ile yeterli ve kaliteli yumurta elde edilemediğinde tüpbebek işlemi iptal edilmektedir.

Tüpbebek tedavisini engelleyen hastalıklar Eğer kısırlık ve bebek sahibi olamama sorunu bir myom, rahimin doğumsal anormal yapısı veya yumurtalık disfonksiyonundan kaynaklanıyor ise tüpbebek ideal çözüm olmayabilir. Bazı anne adayları için tüpbebek öncesi cerrahi operasyon gerekebilir. Ancak doğru ve gebeliğe giden yolu doktorunuza danışmalısınız.

Aşırı şişman hasta. Aşırı şişmanlık durumunda tüpbebek dahil tüm bebek tedavileri kötü etkilenmektedir. Aşırı yüksek vücut kitle indeksi yani aşırı şişmanlık durumunda yumurta kalitesi kötü etkilenmektedir. Ayrıca şişmanlık durumunda tedavi için verilen iğne ve ilaç tedavilerinin etkisi azalmakta veya farklı etkilere yol açmaktadır. Ancak her kadının vücudu ve özellikleri farklıdır ve şişmanlık her kadın için engel olmayabilir. Şişman bir hasta tüpbebek tedavisi ile bazı durumlarda gebe kalabilir. Sizin için neyin doğru olduğunu doktorunuz karar verecektir.

Bebek tedavisi ve tüpbebek yöntemine karar verdiğinizde doktorunuz ile her konuyu detaylı konuşabilir ve gereken tüm konularda destek alabilirsiniz. Yakın ve sıkı bir hasta-hekim paylaşımı ile tedavi yolunda yalnız olmadığınızı hissedeceksiniz.

Size yardım etmek için buradayım. Sorularınızı ve kuşkularınızı sormaktan çekinmeyin. Tedavi planınızı ve bebeğe giden yolu beraber geçeceğiz, bu süreçte ekip olarak yanınızda olacağız.

Tüpbebek Tedavi Aşamaları

  • İlk Görüşme

Sizin için en uygun tedaviye karar vereceğimiz ilk görüşmemizde doğal yollardan ulaşamadığınız gebeliğinize nasıl kavuşacağınızın planını yapacağız. Size özel kişiselleştirilmiş tedavi planınız oluşturulacak ve ilaçlarınızı ve tedavi planınızı vereceğiz. Ayrıntılı geçmiş hikayenizi alınacak, önceki tahlil, ultrasonografi, tedavi şemaları, rahim filmi v.s tüm tetkiklerinizi yanınızda getirmelisiniz.

Jinekolojik muayeneniz yapılacak ve tedaviye başlamak için hazır hale geleceksiniz. Eşiniz için sperm tahlilleri yapılacaktır. Adetinizin 3.günü hormon testleriniz ve hepatit testlerinizin tamamlanmasının ardından tüpbebek programınız başlayacak.

  • Yumurtalıkların uyarılması 

Normal bir adet döngüsünde her ay 1 yumurta üretilir. Fakat tüpbebek tedavisinde gebelik şansını artırmak için birden fazla yumurtaya ihtiyaç duymaktayız.istediğimiz yumurta sayısı ortalama 8-15 tanedir. Bunu sağlayabilmek için yumurta geliştirici ilaçlar kullanmaktayız.Yine bu tedavi sırasında gelişen yumurtaların tam kontrolünü sağlayabilmek için GnRh agonist ve antagonist olarak adlandırdığımız ilaçlar kullanmaktayız. Bu tedavilerin sonunda yumurta toplama aşamasına geçmekteyiz.

  • Yumurtaların Toplanması ve spermin alınması 

Yumurtalar istediğimiz büyüklüğe yaklaşık olarak 8-12 günde ulaşır. Bu aşamada son maturasyon için çatlatıcı iğne dediğimiz ilacınız yapılacak ve yaklaşık 35. saatte yumurtalarınız toplanacak. Çatlatıcı iğnenin saatine mutlaka dakik olmalısınız ve istenilen saatte yapmalısınız. Yumurta toplama işlemi(OPU) genel veya lokal anestezi eşliğinde yapılabilmektedir. Anestezi alacağınız için aç ve susuz olarak tüpbebek merkezine gelmelisiniz.

Yumurta toplama işlemi ultrosonografi eşliğinde transvaginal yoldan yapılmaktadır. Çok ince iğneler kullanılmaktadır ve anestezi altında uygulandığı için acı veya ağrı hissetmeyeceksiniz.

Yumurta toplama işlemi sırasında toplanan yumurta sıvıları hemen o anda embryoloji laboratuarında incelenir ve yumurtalarınıza ulaşılır. Akabinde yumurtalar özel işlemlerden geçirilir ve tüpbebek veya mikroenjeksiyon için hazırlanır.

İşlem yaklaşık olarak 10-15 dakika sürecektir. İşlem sonrası 2 saat dinlendikten sonra verilen ilaçları kullanarak hastaneden ayrılabilirsiniz.  İşlemin riski açısından ilk 1 hafta – 10 gün dikkatli olmak gerekir. Kanama, şiddetli karın ağrısı, ateş gibi bulgularınız olursa doktorunuzla iletişime geçmelisiniz.

Sperm alınması için en uygun yöntem masturbasyondur. Sİze özel bir oda verilecek ve sperminizi masturasyon ile vermeniz gerekecektir. Azospermi hastalarımızda cerrahi yöntem ile testislerden sperm alınacaktır.

  • Döllenme aşaması

Laboratuarda çeşitli işlemlerden geçirilen yumurtalar ve eşden alınan spermler zamanı gelince tüpbebek veya mikroenjeksiyon işlemi için hazırlanırlar. Bu hazırlık süresi yaklaşık 3-5 saat arasında değişmektedir.

Tüpbebek planlandı ise her yumurta başına yaklaşık 20.000 sperm ile 1 gece özel inkubatorlerde beslendikten sonra döllenme yaklaşık 20. saatte kontrol edilir. Pronukleus dediğimiz döllenmenin ilk belirtisine bakılır. Tüpbebek sonrası döllenme oranı yaklaşık %70 dir.

Mikroenjeksiyon planlandı ise her yumurta başına 1 spermin direkt yumurta içine özel enstrumantasyonlar eşliğinde mikromanipulator dediğimiz cihaz sayesinde enjekte edilir. ardından yine 20. saatte pronukleus veya clivage dediğimiz döllenip döllenmediği kontrol edilir. Mikroenjeksiyon ile döllenme olasılığı yaklaşık %75-80 oranında olmaktadır.

Döllenen yumurtalar 2-3 gün boyunca özel imkubatörlerde çoğalmaya bırakılır. Döllenemeyenler ayrılır. Döllenen ve gelişen embryolar 8-12 hücreli hale gelince içlerinden iyi kalitede olanlardan 1-2 tanesi rahime transfer edilmek üzere hazırlanır.

5. Embryo Transferi

Bu son aşama sizin için en kolay ama tedavinizin en önemli basamaklarından birisidir. Ağrısız ve çok kibarca yaptığımız hassas bir işlemdir. Karından ultrasonografi eşliğinde özel kateterler ile en iyi kalitedeki embryolarınız rahiminize transferini sağlıyoruz. Yaklaşık 5-10 dakika sürmektedir. Mesaneniz dolu olarak gelmelisiniz. Aç olmanıza gerek yok. Öncesinde kahvaltınızı veya yemeğinizi yiyebilirsiniz. İşlem sonrası 1-2 saat istirahat ettikten sonra verilen ilaçları kullanmayı öğrenerek hastaneden ayrılabilirsiniz.

Tranfer günü ortalama 9-11 gün sonra kanda gebelik testine kadar verilen tüm ilaçları doğru biçimde kullanmalısınız. Kasık ağrısı, nefes darlığı, karın ağrısı, kanama olması durumunda doktorunuza ulaşmalısınız.

Sebebi Açıklanamayan Kısırlık

Çocuk sahibi olma zorluğu yaşayan hastalarımızda, standart kısırlık testlerinin yapılmasına rağmen her hangi bir sorun bulunamaması durumuna sebebi açıklanamayan kısırlık olarak değerlendiriyoruz. Başka bir deyişle herşey normal olmasına rağmen bebek sahibi olmada zorlanmak olarak tanımlayabiliriz.

Çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftler arasında ortalama %20-25’ini bu grup oluşturmaktadır. Jinekolojik muayenede ve ultrasonografide bir sorun saptanamaz, erkek eşin sperm sonucu normal bulunur. Ancak açıklanamayan kısırlık kategorisindeki hastalarımıza laparoskopi yaptığımızda bir grup hastamızda endometriosis ve pelvik yapışıklık saptanmaktadır ve bu hastalarımız artık açıklanamayan kısırlık kategorisinden çıkıp sebebi bilinen kısırlık sınıfına geçmektedir. Dolayısı ile gerçek açıklanamayan kısırlık oranı %10-20 civarındadır.

Aslında sebep bulunamayan genel bir tabirdir. Tabiiki bir sebebi vardır ama bunu saptamak bazen çok zordur. Çünkü gebelik bir çok faktörün ve aşamanın başarı ile geçilmesi gereken bir süreçtir ve oldukça karmaşık bir olaylar zinciridir. Biraz örnek vermek istiyorum :

Gebelik nasıl oluşur, hangi aşamaların kusursuz geçilmesi gerekir;

  • Hormonlar beyinden hipotalamus ve hipofiz dediğimiz merkezlerden salgılanarak yumurtalıklarda yumurta gelişimi için emir verirler.(GnRH,FSH,LH)

  • Gelişen yumurta muhakkak iyi kalitede olmalı ve kusursuz genetik materyal taşımalıdır

  • Bu kusursuz yumurta beyinden gelen hormonların emri ile yumurtalıklar tarafından iyi şekilde büyütülüp, olgunlaştırılıp, preantral follikül dediğimiz aşamadan olgun yumurtaya dönebilmeli ve en az 4-5 aşamadan geçerek son matürasyona hazır hale gelmelidir.

  • Beyin mutlaka yeterli miktarda LH hormonunu, yumurta son olgunluğuna eriştirebilmek için doğru zamanda salgılamalı ve son matürasyon için tetiği çekmelidir. Bu tetik ne erken çekilmelidir, ne de geç…

  • Follikül dediğimiz ve olgunlaştırılmış yumurtayı ihtiva eden küçük yumurtlama kistçiği yırtılarak ihtiva ettiği olgun yumurtayı tüplere doğru, fimbria dediğimiz tüp açıklığına doğru atabilmelidir.

  • Olgunlaştırılan ve atılan yumurtayı karşılamakla görevli tüp ve fimbria dediğimiz organ yumurtayı yakalama görevini tam yapmalıdır.

  • Bu arada doğru  zamanda yapılan cinsel ilişki ile vaginaya bırakılan sperm canlı kalmayı başararak rahim ağzındaki jel halindeki mukus tabakasını yüzerek geçip rahim içine oradanda tüplere doğru gidip tüpe alınan ve rahime doğru taşınan yumurtayı bulmak zorundadır.

  • Yumurtaya ulaşınca olgun yumurtanın çevresini tıpkı bir kar topu gibi saran cumulus hücrelerini geçip yumurtanın zona pellucida denilen koruyucu kalkanına yapışmak ve bağlanmayı başarabilen bir akrozom organeline sahip olan sperm bu bağlanmayı başarı ile yapabilmelidir.

  • Bağlanmayı başarabilen sperm, biyokimyasal enzimlerini salgılayarak zona dediğimiz kalkanı delmeyi başarmalı ve 23 kromozom taşıyan genetik çekirdeğini yumurtanın içine koyabilmelidir.

  • Anne ve baba adayının genetik çekirdekleri 23er kromozomu birleştirip 46 kromozomlu ve cinsiyet kromozomlu sağlıklı embryoyu oluşturmalı ve bölünmeye başlamalıdır. 2 hücreli hale 24. Saatte geçmelidir.

  • Bölünmeye ve çoğalmaya başlayan embryo devam etmeli ve blastomer adını verdiğimiz hücre sayısı hızla artarak 64 hücreli hale dönüşmelidir. Bu dönüşümüde kusursuz nitelikte tamamlamalıdır.

  • Döllenmenin 72.saatinde tüpler embryoyu rahime doğru taşıması gerekmektedir. Embryo 6. günde anne rahimine ulaşmış olmalı ve tutunmaya hazırlanmalıdır.

  • Embryo ise gelişmeye devam edip genişleyerek blastokist dediğimiz forma dönüşmelidir.

  • Blastokist anne rahimine tutunmayı başlatmak için koruyucu kalkanını eritmeli ve tutunma başlamalıdır.

  • Rahim zarı son hazırlığını tamamlayıp tutunmaya çalışan embryoya tıpkı bir yorgan gibi sarmalı ve tutunmasına destek olmalı ve yeterli kalınlıkta olmalıdır.

  • Anne rahimine tutunma başarı ile tamamlanmalı ve gebelik başlamalıdır. Gebelik başlayacak ve kanda saptanabilir gebelik hormonu üretimi oluşacaktır. Artık anne adayı için gebelik yolculuğu başlamıştır.

Kusursuz ve mucizevi embryo yolculuğu, gebelik oluşumu kısaca böyledir. Bu süreçte binlerce biyokimyasal ve moleküler olay gerçekleşmektedir. Son derece karmaşık ve bir çok aşamadan geçilen bir süreçtir. Bu aşamalarda bir sorun var ise gebelik oluşamamaktadır ve kişi gebe kalma sorunu yaşarken biz doktorlar neden gebe kalamadığını bu aşamaları açıklamaktaki güçlük ve sorunun mikroskopik düzeyde, testler ile saptanamayacak veya zor saptanacak olması nedeni ile bu duruma sebebi açıklanamayan kısırlık olarak genelleme yapılmaktadır. Mevcut kısırlık tahlilleri aslında yüzeyel ve genel bir değerlendirme sunmaktadır.

Yani :

  • Sperm sayımı
  • Rahim filmi
  • Jinekolojik ultrasonografi ve muayene
  • Hormon tahlili gibi yüzeyel testler tabii ki yukardaki karmaşık olaylar dizisinin sağlıklı çalışıp çalışmadığını ortaya çıkaramaz.

Gebe kalamamanın tabii ki bir sebebi var.  Ancak bunu saptamak, belirlemek her zaman kolay olmayabilir . Bazı sebepler için ise imkansızdır. Ancak tedavide bu kadar zorlanmıyoruz. Bu anlattığım aşamaların bir çoğunu gelişen bilim çözmüş durumdadır ve kısırlık yolunda bilim insanları olarak biz büyük yol katetmiş durumdayız. Çaresiz değilsiniz. Bir çok yeni tedaviler ile bu gözle görülemeyen sorunlar aşılabilmektedir.

Ayrıca gelecek yıllarda bu anlattığım mikro düzeydeki döllenme sürecinin ayrıntılı testleri geliştirilecektir. İşte o zaman sebebi açıklayamadığımız hasta sayısı daha azalacaktır.

Sebebi açıklanamayan kısırlık ve kadın yaşı :

35 yaş ve üzerinde sebebini saptayamadığımız bebek sorunu yaşayan hasta sayımız artmaktadır. Bunun altında yumurta kalite ve sayısındaki yaşa bağlı bozulmalar yatmaktadır. Kadın yaşı gebe kalabilmek yolunda en önemli faktörlerden birisidir. İleri yaşda olup bebek sorunu yaşayan hastalarımızda bu sebepten dolayı açıklanamayan kısırlık oranı artmaktadır ve hastalarımız 40’lı yaşlardan sonra bebek istemesine ve hiç bir sebep saptanamamasına, hormonların normal olmasına rağmen gebe kalmakta zorlanmaktadırlar. Bunun yanında yumurta kalitesini gösteren bir testte bulunmamaktadır.

Sebebi açıklanamayan kısırlık ve hafif endometriosis :

Hafif endometriosisin kadınlar arasında görülme olasılığı %25-30 civarındadır ve bunun kısırlığa yol açmadığını gösteren bir test yoktur. Endometriosisin doğasında kadınsal tüm organlara saldırmak vardır ve doğurganlık ve gebe kalabilmekte bundan nasibini almaktadır. Bu  nedenle bu hastalarımızda hafif endometriosis yerine açıklanamayn kısırlık sınıfında değerlendirilmektedirler.

Sebebi açıklanamayan kısırlık sorunu olan çiftlerin hiç bir kısırlık tedavisi görmeden kendiliğinden gebe kalma şansları nedir ?

Bu konu daha çok kısırlık süresi ile ilgilidir. 1-2 yıllık bebek sorunu yaşayan bir çiftin kendiliğinden gebe kalma şansı %50-60 larda iken 5-7 yıl hiç bir sorun saptanamamasına rağmen bebek sahibi olamayan bir çiftin %10 lar düzeyinde kendiliğinden gebe kalma şansı vardır.

Sebebi açıklanamayan kısırlık sorununda Tedavi Seçenekleri :

Anne ve baba adayının yaşına kısırlık süresine bağımlı olmakla beraber genel olarak :

  1. Haplar ile yumurtlama tedavisi
  2. Aşılama
  3. Tüpbebek veya mikroenjeksiyon

Yöntemlerini uygulamaktayız. Sizin için en uygun yöntem ve tedavi planınız her iki eşin değerlendirilmesinden sonra uygulanacaktır.

Size özel ve sizin için gerekli olan yöntemleri planlayabilmek ve uygulayabilmek için 0 242 322 55 44 numaralı telefonumzdan bana ulaşabilir görüşme randevusu alabilirsiniz.  Aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bebeğinize en kısa sürede sağlıklı bir biçimde kavuşmanızı diliyorum.

Dr.Cemil Karakuş

Erkek Kısırlığı – Sebepleri ve Tedavisi

Kısırlık sorunu yaşayan çiftlerin %40 sebebi erkeğe bağlı sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenleri sıralamak gerekirse;

  1. OLİGOASTENOTERATOSPERMİ (OAT) : Doğumsal veya sonradan geçirilen hastalıklara bağlı olarak sperm hareketlilik, sayı ve kalitesinde yetersizliği ifade etmektedir.
  2. VARİKOSEL : Testisi besleyen damar ağında varis ve dolaşım yetmezliği  benzeri genişlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır.
  3. AZOSPERMİ : Menide sperm görülememesidir. Doğuştan veya hastalık ve kaza sonrası gelişmiş olabilir.

OAT sperm sayı ve hareket olarak azlığının yanında iyi kalitede ve genetik olarak sağlıklı sayılan sperm sayısınında azlığını ifade etmektedir. Bu durumda yetersiz hareket ve sayı yetersizliği döllenmeye engel olmakta ve gebelik oluşamamaktadır. OAT saptanan  bir erkeğin tedavisinde bir çok ilaç önerilebilmektedir. Bu tedaviler özellikle infertilite hekimleri dışında önerilmektedir. Bu amaçla klomifen sitrat, androjenler(testosteron), antioksidanlar (E ve C vitaminleri), steroidler ve sperm esnekliğini ve hareketini iyileştirdiğine inanılan bazı ilaçlar(Pentoksifilin, Kallikrein) benzeri ilaçlar verilmektedir. Ancak bu tedavilerinin hiç birinin bilimsel olarak kanıtlanmış faydaları yoktur. Bizler tarafından önerilen tedaviler değillerdir.

Sperm üretimini ve sayısını iyileştirici, hareketliliğini artırıcı olan, ayrıca bu tedavinin gebelik oranlarını anlamlı biçimde artıran kabul görmüş bir tedavi seçeneği yoktur. Bu amaçla sperm mikroçevresini iyileştirdiğine inandığımız, bu sayede gebelik şansını biraz artıran bazı yaklaşımlar ve ilaçlar önerilebilir. Öncelikle yaşam tarzı değişikliği gereklidir. Sigara içiyorsa bırakılmalı, geniş ve rahat iç çamaşırı ve pantolonlar giyilmeli, çok sıcak duş alınmamalı, düzenli beslenilmeli ve dengeli iyi bir yaşam sağlanmalıdır. Bu şekilde iyileştirmelere ek E vitaminin antioksidan etkisi ile sperm kalitesi artırılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu önerilerin hepsine bugün başlanırsa spermin üretim süresinden dolayı iyi kalitede sperm 120 gün sonra çıkacaktır.

Kanıtlanmış tedavi seçenekleri sunmak gereklidir ve erkeğe bağlı kısırlık tedavilerinde maalesef ki erkeği tedavi etmek günümüz tıbbı dahilinde mümkün değildir. Tedavi mevcut üretilmiş spermi en uygun yöntemle birleştirmek olmalıdır. Yani sperm sayı ve hareketliliğine göre ;

  • Aşılama – IUI
  • IVF(Klasik tüpbebek)
  • ICSI(Mikroenjeksiyon
  • TESE veya Mikro TESE ile ICSI tedavilerinden uygun olan seçilmelidir.

Sağlıklı bir erkek 1 boşalma ile 20 ile 60 milyon arasında hareketli sperm verir. Eğer sayı 10 ile 20 milyon arasında ise aşılama,  10 milyon altında hareketli sperm sayısı var ise doğru tedavi direkt mikroenjeksiyondur.

Aşılama tedavileri ile uygun ilaçlar kullanılması halinde %15-20 gebelik oranı mevcuttur. Uygun aşılama sayısı 3’dür. Bu tedavi ile gebe kalamaz ise 4.aşılama yapmak yerine tüpbebek veya mikroenjeksiyon yapılmalıdır. Erkek kısırlığında mikroenjeksiyonun başarısı genç kuşakta %60-70’ler civarındadır. Ancak tedavi süreci sabır ve meşakkat gerektirmektedir.

Azospermik olgularda sperm araştırmak için TESE dediğimiz yöntem ile testislerden alınan biopsilerde mikroskop altında sperm aranmaktadır. Ancak %30-45 arasında biopsilerde sperm bulunamamaktadır. Bu duruma günümüz tıbbı ile çözüm henüz yoktur. Yani başka bir deyişle testis biopsisinde sperm bulunur ise bu spermler ile mikroenjeksiyon yapılıp gebelik sağlanabilmekte iken sperm bulunamaması durumunda yapılacak bir şey maalesef yoktur. Gebe kalmak olanaksızdır. Ancak çalışmalar büyük bir hızla devam etmekte ve sperm kök hücrelerinden laboratuar şartlarında sperm üretilmeye çalışılmaktadır. Ön veriler umut vermektedir. Üreme tıbbının bu konuyu yakın gelecekte çözeceğini ve bu hastalarımızında gebe kalabilmelerinin mümkün olacağını düşünüyorum.

Varikosel sağlıklı genç kuşakta %20-25, kısırlık sorunu yaşayan erkekde %35 civarı saptanmaktadır. Son yıllardaki çalışmalar ışığında varikoselin erkek kısırlığı üzerine negatif etkisinin olabileceği düşünülmektedir.  Sperm kalitesi ve dölleyebilme yeteneği üzerine olumsuz etkisinin var olduğu kabul edilmektedir. Yapılacak varikosel operasyonu bu durumu ortadan kaldırmakta ve sperm parametrelerinde düzelmelere, gebelik oranında iyileşmelere yol açmaktadır. Eğer ağrı ve sızlama şikayetleri fazla ise, plexus panfiniformis testis damarları aşırı genişlemiş ise o zaman da varikosel operasyonu düşünülebilir.

Tüpbebek Nedir ?

Tüp bebek yani bilimsel adı ile IVF(In Vitro Fertilization) klasik olarak; kadın üreme hücresi olan yumurtaların erkek üreme hücresi olan sperm tarafından vücut dışında, özel laboratuar koşullarında döllenmesi anlamına gelmektedir. Kadından alınan yumurta erkekten alınan sperm ile aynı tüpe veya petri kabına konur ve döllenme gerçekleşir.

TÜPBEBEK İLE MİKROENJEKSİYON ARASINDAKİ FARK NEDİR;

Tüp bebek ve mikroenjeksiyon arasındaki tek fark döllenme şeklindedir. Mikroenjeksiyon ya da bilimsel adı ile ICSI(Intra Cytoplasmic Sperm Injection), üreme tıbbındaki en önemli gelişmelerden birisidir.

Tüp bebekde bu döllenme bir tüpte veya petri kabında spermin yumurtayı döllemesi beklenirken, mikroenjeksiyonda bu döllenme beklenmeden yumurtanın içine sperm direkt olarak enjekte edilmektedir. Mikroenjeksiyonun bulunması ile başarı şansı oldukça yükselmiş, üreme tıbbında yeni ufuklar açılmıştır. Özellikle şiddetli erkek faktörüne bağlı kısırlıklarda, gebe kalamaz gözüyle bakılan birçok çift bebek sahibi olmuş ve bu mutluluğu yaşamışlardır.

TÜPBEBEK VEYA MİKROENJEKSİYON KİMLERE UYGULANIR;

Toplumda her 100 çiftten yaklaşık olarak 20’si kısırlık sorunu yaşamaktadır. İnfertilite(kısırlık) sorunu yaşayan çiftlerin yapılan araştırmasında ; Kadınlarda Tüplerde yani rahim kanallarında tıkanıklık olması, Endometriozis nedeni ile karın içinde yaygın yapışıklıkları olan ve tedavi ile gebelik elde edilememesi durumunda, Yumurtlama bozukluklarında, Bazı hormonal bozukluklarda, Erkeklerde ise; Sperm sayı ve kalitesinin ileri derecede bozuk olduğu şiddetli sperm bozukluğu, Bazı Hormonal Bozukluklarda, Hafif sperm bozukluğuna rağmen diğer yöntemler ile gebelik elde edilememesi söz konusu ise tüp bebek uygulanması uygundur. Bunun yanında sebebi açıklanamayan İnfertilitede ve immünolojik infertilitede de uygulanmaktadır. Ayrıca Preimplantasyon Genetik Tanı(PGT) denilen ve kalıtsal bazı hastalıkların embriyo aşamasında anne rahmine transfer aşamasından önce teşhis edilerek sağlıklı bir bebek elde etmek amacıyla da bu tedaviler uygulanmaktadır.

NASIL UYGULANIR;

Klasik olarak tüp bebek tedavi programı; kadının adeti hormonal baskılayıcı ilaçlar ile kontrol altına alındıktan sonra yumurta geliştirici kısırlık ilaçları ile çok sayıda ve yüksek kalitede yumurtaların elde edilmesi ilkesine dayanır. Yumurtaların toplanmasını takiben erkekden alınan spermler laboratuar şartlarında hazırlanarak aynı ortama konularak döllenmenin gerçekleşmesi beklenir veya doğrudan mikroenjeksiyon uygulanır. Döllenme laboratuarda özel olarak hazırlanmış kültür medium-solusyonlarının desteklemesi beslenmelerine yardımcı olması ile laboratuar tüplerinde ve bu tüplerde anne rahmine en yakın ortamı sağlayacak şekilde üretilmiş özel cihazların içerisinde gerçekleştirilir. Yaklaşık laboratuarda geçen 72 saatlik yolculuğun ardından gelişen ve bölünerek çoğalan bu embriyolar anne rahmine transfer edilerek yerleştirilir.

HİÇ SPERMİ OLMAYAN HASTALARA UYGULANABİLİRMİ;

Evet, üreme tıbbındaki heyecan verici gelişmeler ışığında erkek kısırlığında büyük aşamalar kaydedilmiş ve hiç spermi olmayan erkeklerin mikroenjeksiyon tedavisi ile çocuk sahibi olabilmeleri mümkün hale gelmiştir.

VÜCUTTAKİ DİĞER HÜCRELER SPERM YERİNE KULLANILARAK GEBELİK ELDE EDİLEBİLİRMİ? VE KÖK HÜCRESİNDEN SPERM ELDE EDİLEBİLİRMİ?

Şu andaki Üreme tıbbındaki gelişmeler ışığında  bu yönde yoğun deneysel araştırmalar olmasına rağmen henüz vücuttaki diğer hücrelerden sperm üretilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte spermin ana kök hücreden laboratuar koşullarında InVitro Sperm Maturasyonu dediğimiz yöntem ile olgun sperm hücresi geliştirilmesinde büyük aşamalar kaydedilmiş ve yakın gelecekde bu yöntem ile erkek kısırlığında önemli mesafeler alınabileceğini ümit ediyorum.

TÜPBEBEKTE BAŞARIYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR;

Tüp bebek veya mikroenjeksiyon uygulamalarında başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden biri anne adayı yaşı ve buna bağlı olarak ovaryan rezerv dediğimiz yumurtalık kapasitesidir. Anne adayı yaşı ilerledikçe yumurta sayısı ve kalitesi azalabileceği ve buna bağlı olarak  döllenebilme kapasitesi düşük olabileceği için gebe kalabilme şansı azalabilmektedir. Başarıyı etkileyen diğer temel faktör ise erkek hücresi olan spermin kalitesi, yapısı ve dölleyebilme kapasitesidir. Bunun yanında başarıyı etkileyen diğer faktörlerden bahsetmek gerekirse; Endometriozis(karın zarı iltihabı), sigara, Rahim içi mukozasında geçirilmiş iltihap(tbc,klamidya,mikoplazma) veya düşüklere, kürtajlara bağlı yapışıklıklar ve düzensizliklerin olması, myom, polip, doğumsal anomali veya yapışıklıkların olması gibi bir çok neden bu olayı etkileyebilir.

KAÇ DEFA TÜPBEBEK UYGULANABİLİR;

İnfertilite tedavisi özveri ve sabır gerektiren bir süreçtir. Tedavilerin başarısı mutlak olmadığından başarısızlığa göğüs germek ve bu süreçte yılmadan savaşmak, uğraşı vermek şarttır. Sayı olarak belirgin bir kısıtlama olmamakla birlikte, genel yaklaşım veya bilimsel literatür bilgileri doğrultusunda tüp bebek veya  mikroenjeksiyon yöntemleri yaklaşık olarak 6 defa uygulanmalıdır.

KAÇ YAŞINA KADAR UYGULANABİLİR?

Anne adayı veya kadın yaşı 35 ve üzerinde ise literatür çalışmaları doğrultusunda gebelik şansının azalabileceği, gebelik başarısının 40 yaş üzerinde belirgin olarak düştüğü veya çok az olabileceği göz önüne alınarak 42-43 yaşına kadar yumurta cevabına göre tüp bebek uygulamaları denenebilir.

KULLANILAN İLAÇLARIN KANSER YAPICI ETKİSİ VARMIDIR?

Hayır, literatür çalışmalarına göre tedavide veya tedavi öncesi hazırlık aşamasında kullanılan ilaçların kansere veya hücre bozulmasına yol açıp-açmadığı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

Endometriozis Kısırlığa yol açarmı ?

Günümüz itibarı ile Endometriosis = Kısırlık eşitliği ispat edilememiş ve bu konuda görüşbirliği sağlanamamış ise de buna rağmen gebe kalmayı zorlaştırdığı yönününde bir çok kanıt bulunmaktadır.

Endometriosis in gebe kalmaya engelleyici etkisinin temelinde 2 etki vardır.

  1. Üreme organlarına verdiği anatomik hasar etkisi
  2. Oosit mikro çevresinde gelişen negatif etkiler

1.    Üreme organlarından en kolay hasar görecek organ tüplerdir. Tüpler rahim ile yumurtalıklar arasındaki bağlantıyı sağlayan ve görevi spermin yumurtayı döllemesi için (fertilizasyon videosu)  iletimi sağlamak ve uygun ortamı oluşturmaktır. Döllenme ve rahime tutunma süreci olan 6 günlük  zaman diliminde oluşan embryoya  geçici ev sahipliğide yapan ve onu besleyen yaşatan hayati  fonksiyonlarının devamını sağlayan ve rahime getiren tüpler dışardan basit bir organ gibi gözüksede son derece karmaşık bir süreç olan döllenme sürecinin ana oyuncularından birisidir. Fakat bu fonksiyonelliğinin yanında kolay hasar gören ve fonksiyonlarını başta enfeksiyonlar ve endometriosis olmak üzere bir çok hastalıkla kaybedebilmekte ve kadının gebe kalmasına engel olabilmektedir. İşte bu bu sebepten tüpler endometriozisin hasar verici etkisi ile fonksiyonlarını kaybetmekte yapışıklıklar ve endometriotik odakların hedefinde kalarak skatrisiel(doku çekilmeleri) odaklar sonucu çalışamaz hale gelip kısırlığa yol açmaktadır.  Üstelik bu durumla karşı karşıya kalan kadında maalesef tüpbebek tek çözüm olmaktadır.

2.    Mikroçevre hasarı ise ancak ileri hücre düzeyi araştırmaları ile saptanmaya çalışılan ve hala araştırılan bir konudur. Kabaca anlatmak gerekir ise zona dediğimiz yumurta kabuğundan başlayan bu hasar yumurtanın bütünlüğünü bozan şekil ve nitelik anormallikleri yapan çekirdek ve sitoplazmasında deformasyonlara yol açabilen ayrıca zararlı yan ürünlerin negatif etkileri rapor edilmiştir. Ayrıca emryonun rahime yapışması üzerine negatif etkileri olduğu konusunda deliller mevcuttur.

Özetleyecek olursak hastalığın şiddetine göre endometriosisde zayıf kalitede yumurtalar ile karşılaşabilmekteyiz. Bununla birlikte makro düzeyde tüp ve fimbria hasarı ile gebeliği engelleyebilmekte olduğundan endometriosisin gebe kalmayı zorlaştırdığı yönünde deliller mevcuttur.

WhatsApp chat